ISSN: 1307-279X
YEDITEPE MEDICAL JOURNAL - YMJ: 4 (14)
Volume: 4  Issue: 14 - 2010
1.THE EVALUATION OF CLINICAL SKILLS PEER TRAINING WORKSHOP IN THE NATIONAL STUDENT CONGRESS IN YEDITEPE UNIVERSITY MEDICAL SCHOOL
Özlem Tanrıöver, Güldal İzbırak, Hülya Akan, Yeşim Gürol, Kadir Demirtaş, Elif Çiğdem Kaspar
Pages 278 - 283
ÖZET Amaç:Bu çalışmada amacımız Yeditepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Birinci Ulusal Öğrenci Kongresi’nde yer alan klinik beceri akran eğitim çalıştayını değerlendirmektir. Yöntem: Klinik beceri eğitim çalıştayı dönem üç öğrencilerinin o sene içinde yaptıkları çalışmaları kapsamaktadır. Bunlar; nazogastrik sonda uygulama, mesane kateterizasyonu, intravenöz ve intramusküler enjeksiyonlardır. Çalıştaya katılım oranı % 25 idi (Kongreye kayıtlı 160 kişiden 40 öğrenci). Dönem üç öğrencileri ön eğitimden geçerek diğer öğrencilerle bilgi ve becerilerini eğitim maketlerini kullanarak paylaştılar (Akran eğitimi). Çalıştaya katılan her öğrenci sunum öncesi ön test ve sunum ve uygulama sonrası posttesti yanıtladı. Bulgular: Ön testte en yüksek puan Foley kateter uygulama becerisi (% 80) sorularından alınırken en düşük puan olan % 47 intravenöz enjeksiyon becerisi sorularından elde edilmiştir. Son testte iki grup ortalama puanları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark belirlenmiştir (p<0.05). Sonuç: Yeditepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Birinci Ulusal Öğrenci Kongresi, klinik beceri eğitim çalıştayı tıp öğrencilerinin kendi bilgi ve becerilerini diğer tıp öğrencileri ile paylaşmaları açısından oldukça yararlı bir deneyim olmuştur. Çalıştay kendi üniversitelerinde henüz böyle bir eğitim alma şansı yakalayamayan öğrencilere katkıda bulunmuştur.
ABSTRACT Objectives: In this study our aim was to evaluate the clinical skills peer training workshop in the First National Student Congress in Yeditepe University Medical School. Methods: The clinical skills training workshop included the studies of third year medical students through out the year. These are nasogastric catheter insertion, bladder catheterisation, starting an intravenous infusion and intramuscular injection. The participation rate of the workshop was 25% (40 students out of 160). The third year medical students participated in training of the other students and shared their knowledge and skills using the manniquins (Peer education). Each student answered a pretest before the demonstration and a post test after the presentation of the subject. Results: In the pretest, the highest score was obtained from the questions which evaluated Foley catheter insertion skill (80%) and the lowest score was obtained from the questions which evaluated the intravenous injection skill (%47). In the posttest we determined a statistically significant difference between two group mean scores (p<0.05). Conclusions:The clinical skills peer training workshop in the First National Student Congress at Yeditepe University Medical School was a very useful experience for the medical students who had an oppurtunity to share their knowledge and skills. The workshop made a difference and contributed to the students who had not find chance to get such a training yet.

2.MAGNETIC RESONANCE IMAGING IN THE DIAGNOSIS OF PIGMENTED VILLONODULAR SYNOVITIS
Ercan Inci, Serdar Serinsöz
Pages 284 - 287
ÖZET Amaç : Pigmente villonodüler sinovit, tipik olarak yaşamın üçüncü ya da dördüncü on yılındaki erişkinleri etkileyen, etyolojisi bilinmeyen inflamatuar kökenli nadir bir sinoviyal proliferatif durumdur. Bu çalışmanın amacı pigmente villonodüler sinovit tanısında MRG’nin yararlılığını retrospektif olarak değerlendirmek ve literatürü gözden geçirmekti. Materyal ve Metod : Bu retrospektif çalışmaya, Haziran 2007 ve Nisan 2010 tarihleri arasında MRG çekilen ve takiben biopsi uygulanan, tipik klinik ve görüntüleme bulguları ile PVNS’yi düşündüren 14 ardışık hastanın (9 erkek, 5 kadın; ortalama yaş 38, 22-55 yaşlar arası) verileri dahil edildi. 14 hastanın 8’inde diz, 1’inde kalça ve 5’inde ayak bileği tutulumu vardı. Bulgular: MRG bulguları temel olarak, tutulan dokulardaki hemosiderin birikimi nedeniyle oluşan manyetik duyarlılık özelliğine bağlıdır. Sinyal özellikleri, hemosiderin birikiminin yanı sıra, özellikle lipit içerik ve inflamatuar fibrozis gibi dokunun histolojik bileşimini de yansıtır. PVNS’nin MRG görünümü, T1AG’de düşük-eş sinyal intensitesinde, T2AG ve gradient-eko görüntülerde düşük sinyal intensitesinde multipl sinoviyal lezyon şeklindedir. Sonuç: MRG’nin PVNS tanısındaki oldukça anlamlı rolüne ek olarak anormal dokunun kalınlığı ve dağılımını saptamadaki yararlığı,sürecin ve cerrahi planlamanın kararlaştırılmasında son derece önemlidir.
ABSTRACT Objectives: Pigmented villonodular synovitis (PVNS) is an uncommon synovial proliferative condition with inflammatory origin of unknown aetiology typically affecting adults in the third or fourth decade of life. The aim of this study was to retrospectively asses the usefulness of MRI for characterizing pigmented villonodular synovitis and to review the literature. Materials and Methods: The data of 14 consecutive patients ( 9 males, 5 females; mean age 38 years, range 22- 55 years ) who underwent MRI examination and subsequent biopsy with typical clinical and imaging findings suggesting PVNS were included this retrospective study between June 2007 and April 2010. Of 14 cases 8 had knee, 1 had hip and 5 had ankle involvement. Results: Findings on MRI are mainly referring to the haemosiderin deposition in the affected tissues due to its magnetic susceptibility properties. In addition to the deposits of haemosiderin, the signal characteristics also reflect the histological composition of the tissue, particularly lipids and inflammatory fibrosis. The MR imaging appearance of PVNS consists of multiple synovial lesions with low or intermediate signal intensity on T1- weighted and low signal intensity on T2- weighted and gradient-echo images. Conclusıon: In addition to it’s highly suggestive role in the diagnosis of PVNS, the usefulness of MRI in determining the distribution and thickness of abnormal tissue is extremely important for making decision about the process and subsequent surgical planning.

3.MRI CHARACTERISTICS OF ATYPICALLY WIDE PERIVASCULAR SPACES
Düzgün YILDIRIM, Bengi Gurses, Kenan KIBICI, İnanç GÜVENÇ, Nail BULAKBAŞI, Cem TAYFUN
Pages 288 - 294
Amaç Bu çalışmanın amacı genişlemiş perivasküler boşlukların (PVB), manyetik rezonans görüntüleme (MRG) karakteristiklerini saptayarak diğer çeşitli kistik lezyonlardan ayırımını kolaylaştırmaktadır. Materyal ve Metod Arşiv bilgilerinden yola çıkarak, retrospektif olarak, başağrısı, son zamanlarda gelişen kognitif bozulma, yeni başlayan epilepsi nedeni ile başvurmuş ve radyoloji rapor bilgilerinde atipik olarak genişlemiş perivasküler boşluklardan bahsedilen 11 olguyu çalışmaya dahil ettik (E=8, K=3, ortalama yaş: 44 yıl). Bu çalışmada 1 cm’den daha geniş çaplı olan ve daha küçük çaplı olmalarına rağmen konfluens oluşturan PVB’lar atipik olarak adlandırıldı. Bulgular Genişlemiş PVB boyutları 1-3,8 cm arasında değişmekte idi (ortalama 2,1 cm).Olgularda ağırlıklı olarak sol hemisfer ve derin sol oksipital alanlar etkilenmiş iken, iki olguda belirgin frontal lob tercihi dikkati çekmekte idi. Lezyonlardan oksipital bölgede olanlar daha çok konfluent olma eğiliminde iken, frontal lobda bulunanlar dağınık konfigürasyonda idi. Yeni başlayan epilepsi nedeni ile değerlendirilen bir olguda lezyon hipokampus üzerinde kitle etkisi oluşturmakta idi. Herhangi bir lezyonda difüzyon kısıtlılığı gelişmemiştir ve MRG’de PVB genişlemeleri beyin omurilik sıvısı ile izointens karakterde davranmıştır. Kontrast madde kullanılmış olan 3 olgunun herhangi birisinnde patolojik kontrast tutulumu tespit edilmemiştir. Tüm lezyonlar zemindeki ana arterial besleyici sistemin trasesine paralel yerleşmiş ve proton dansite ağırlıklı serilerde, karakteristik olarak beyin omurilik sıvısına göre daha az parlamakta idiler. Sonuç Geniş PVB’lar radyolojik olarak değerlendirilirken; lokalizasyonları, yer kaplayıcı etki oluşturup oluşturmadıkları, kontrastlanma durumları ve besleyici arterlere göre konfigürasyonları, çevreleyen beyaz cevherde anormal sinyal kaydı ile birlikte olup olmadıkları belirtilmeli; özellikle proton ağırlıklı seriler ile birlikte incelenmeli ve diğer T2 ağırlıklı sekanslara göre bu sekansta karakteristik sinyal düşüşü gösterip göstermedikleri araştırılmalıdır.
ABSTRACT Objective The aim of this study was to reveal the magnetic resonance imaging (MRI) characteristics of perivascular spaces (PVSs) that help to differentiate them from other various intracranial cystic pathologies. Materıal And Method From the archieves, retrospectively, a total of 11 cases with the complaints of headache, recent development of cognitive impairment and recent onset epilepsy whose radiological reports revealed atypically wide PVSs were included in this study (M:8, F:3, mean age: 44 years). PVSs were accepted as atypical when the diameter exceeded 1 cm or <1cm lesion had tendency towards confluence. Results The dimensions of the lesions widened PVSs were in between 1 and 3,8 cm (mean 2,1 cm). In most of the cases, the lesions were located in left cerebral hemisphere and deep white matter of the occipital lobe. In two patients, the lesions were dominantly located at the frontal lobes. While the lesions in occipital deep white matter had a tendency towards confluence, lesions at the frontal lobe were rested separately. In only one case, which was evaluated for the new onset of epilepsy, the lesion caused a mass affect over hypocampus. In all the cases, enlarged PVSs were isointense with CSF and there was no restricted diffusion in neither of the cases. No contrast enhancement was seen in three cases for whom gadolinium was applied. All of the lesions were parallel to the trace of the main feding artery and on proton density images lesions were less hyperintense compared to the CSF. Conclusıon Wide PVSs should be evaluated for their localizations, the presence of space occupying or mass effects, contrast enhancement, association with arterial vasculature, and accompanying perilesional white matter signal intensity changes. Proton density sequences must be included in the evaluation for the characteristic signal loss compared to other T2 images.

4.TRICEPS TENDON RUPTURE
Faik ALTINTAŞ, Onur KOCADAL, Ayberk ÖNAL
Pages 295 - 297
ÖZET Triseps tendon rüptürü nadir görülen bir tendon yaralanmasıdır. Genellikle genç yaş grubunda ve erkeklerde kadınlara oranla sık görülür. Yaralanma ekstansiyondaki dirseğin ani fleksiyonu ile veya direkt travma sonucu oluşabilir. Parsiyel yırtıklar konservatif olarak tedavi edilebilirken, komplet yırtıklarda ve elit sporcular gibi yüksek beklentideki hastalarda cerrahi tedavi endikasyonu bulunmaktadır. Sağ Triseps tendon yırtığı ve avülsiyon kırığı olan olguya posterior yaklaşımla, fiber wire kullanılarak tendon tamiri yapılmış ve breys içinde hareketlere başlanmıştır. Travma sonucu oluşan yırtıklarda cerrahi tedavinin uygun bir yöntem olduğu sonucuna varılmıştır.
SUMMARY Rupture of triceps tendon is a rare tendon injury and generally seen in young adults and males. This injury can be seen after direct or indirect trauma with or without underlying predisposing factors like over use, diabetes mellitus etc. Partial ruptures can be treated conservatively, but total ruptures and partial ruptures of athletes or patients with high demands should be treated surgicaly. We repaired total triceps tendon rupture and avulsion fracture of a 43 year old woman (direct trauma and no underlying factors) and applied an elbow brace at 110 degrees of flexion after surgery. By our experience and as reported in literature, surgical repair of total triceps tendon rupture is a successful treatment method.

LookUs & Online Makale