ISSN: 1307-279X
YEDITEPE MEDICAL JOURNAL - YMJ: 5 (18)
Volume: 5  Issue: 18 - 2011
1.IMAGING SPECTRUM OF THE UNEXPECTED EXTRAABDOMINAL MASS LESIONS AT THE PELVIC COMPONENT OF THE ROUTINE ABDOMINOPELVIC CROSS-SECTIONAL RADILOGIC EXAMINATIONS
Duzgun Yıldırım, Cuneyt Tamam, Baki Ekci, Mustafa Tasar, Murat Kocaoglu
Pages 385 - 391
Amaç:Abdomino pelvikkesitsel görüntülemede, pelvik kesitler boyunca, gastrointestinal-ürogenital sistem dışında da değişik patolojik spektrumda lezyonlar tespit edilebilmektedir. Bu çalışmada, öntanıları ile uyuşmayan insidental pelvik kitle lezyonlarını sınıflandırmayı amaçladık. Materyal ve Metodlar:Çalışma süresince (Mayıs 2005-Haziran 2007tarihleri arasında), retrospektif olarak taranan ve BT (Bilgisayarlı Tomografi) kesitlerinde pelvik patoloji veya kitle raporlanmış 290 olgu incelendi. Olgularda 2 yıl boyunca elde edilen takipler ve 23 olgunun patoloji kayıtları ile birlikte görüntüleme protokolleri, öntanılar ve görüntüler değerlendirildi. Bulgular:Neoplastik kitle lezyonları (n=71; 32 benign, 24 pelvik rim kemik ve yumuşak doku kaynaklı primer kitle lezyonu, 15 metastaz), infeksiyöz-inflamatuar kitle (n=54), postoperatif-posttravmatik değişiklikler (n=68), Paget hastalığı (n=1), fibröz displazi (n=1), pelvik lipomatozis (n=1), kemik adacığı (n=29), Klipel-Trenaunay Sendromu (n=1), kemik varyasyonları (n=59), pelvic böbrek (n=5) tespit edilmişti. Total olarak, tüm 6900 olgunun %4.2’sinde extraintestinal, extrauriner ve de extragenital yerleşimli bir kitlesel lezyon tespit edilmişti. Sonuç:Pelvik bölgede, abdominopelvik BT görüntüleme sırasında, gastrointestinal, uriner ve genital sistem dışı çok çeşitli lezyonlar ile karşılaşılabilir. Bu tip antitelere aşina olmak, lezyon uzanımlarının ve tanısının tespitine yardımcı olacaktır.
Purpose:In abdominopelvic cross sectional imaging, a spectrum of pathologies other than gastrointestinal and urogenital system, can be seen through the pelvic sections. With this study we aimed to classify the incidental pelvic mass lesions which do not correspond with their prediagnoses. Materials and Methods: During study, 290 cases which have been reported as having pelvic pathology or masses on CT between May 2005- June 2007 were rewieved respectively. With the pathology reports of 23 cases and 2 years follow up results of the rest, the imaging protocols, rewieved. Results: Neoplastic mass lesion (n=71; 32 benign, 24 primary malignancy of the bone and soft tissues around the pelvic rim, 15 metastatic lesion), infectious-inflammatory mass (n=54), postoperative-posttravmatic changes (n=68), Paget disease (n=1), fibrous dysplasia (n=1), pelvic lipomatosis (n=1), bone island (n=29), Klipel-Trenaunay Syndrome (n=1), bone variation (n=59), pelvic kidney (n=5) were found. Totally, extraintestinal, extraurinary and extragenital masses were comprised %4.2 of the 6900 rutine abdominal sectional imaging. Conclusion:In pelvic region, with abdominopelvic CT imaging other than gastrointestinal, urinary and genital system a diversity of lesions can be seen. Familarity with these distinct entities will help determine the lesions’s extents and to diagnoses.

2.DIAGNOSIS OF ILIAC WING MASSES UNDER THE GUIDANCE OF CROSS SECTIONAL IMAGING FINDINGS: FROM THE DETAILS TO THE DIAGNOSIS
Duzgun Yıldırım, Cuneyt Tamam
Pages 392 - 399
Amaç:İliak kemik kanadından kaynaklanan, çoğu bu yassı kemik ile çevresindeki kas ve yumuşak doku planlarında birbirine benzer değişiklikler yapan lezyonların birbirinden ayırımını sağlayabilecek bilgileri toparlayarak ilgili olgular eşliğinde sunmayı amaçladık. Materyal ve Metod: Retrospektif bu çalışmaya, birbirinden farklı histopatolojik tanıya sahip, iliak kanat lezyonlu ve tanısına ulaşılabilen 34 olgu (23 erkek , 11 kadın, ortalama yaş ;38 yıl) dahil edildi. Tüm olguların incelemeleri spiral ya da multidedektör bilgisayarlı tomografi (BT) ile veya 1.5 Tesla gücündeki manyetik rezonans görüntüleme (MRG) cihazlarında gerçekleştirilmişti. Toplam 34 olgunun 29’unda intravenöz kontrast madde (MRG incelemelerinde 10 olguda, gadolinum bazlı kontrast madde: 0.1 mmol/kg; BT için noniyonik kontrast madde; 1-1.5 ml/kg) kullanılmıştı. 11 hastanın MRG, 19 hastanın BT ve 4 olgunun da BT+MRG incelemelerine ulaşılabildi. Tüm olguların görüntüleri, hiistopatolojik olarak tanımlanmış lezyonların literatür bilgileri eşliğinde değerlendirilerek, iliak kanat lezyonu ayırımında ipucu olarak kullanılabilecek özellikler tespit edilerek her olgu için kaydedildi. Bulgular: Her lezyon grubu için tespit edilen değişik veriler, olguların özellikleri eşliğinde değerlendirilerek işlendi. Ayırt edici özellikler ayrıca diğer bir tablo içinde toparlandı. Sonuç: İliak kanatdan kaynaklanan lezyonlarda, primer tümör öyküsü, lumbosakral aksda veya iliak kemiğin diğer kompanentlerinde benzer natürde (diffüz veya multiple) ilave lezyon varlığı metastazı düşündürmelidir. Multiseptalı litik, düzgün sınırlı kitleler daha demarke olup heterojen kontrastlandığında dev hücreli tümör; hemorajik seviyelenme gösterdiklerinde ise anevrizmal kemik kisti düşünülmelidir. Karakteristik kontrast tutulumu (hemanjioma), tipik dansite değerleri (lipoma, kist gibi), skleroz artışı (kemik adacığı, metastazlarda tedaviye sklerotik yanıt gibi) özellikler, bireysel olarak her lezyonun ayırımında yararlı olacaktır. Bunun dışında metastatik lezyonlar, Paget hastalığı, osteoid osteoma gibi patolojilerde sintigrafinin de yardımcı inceleme modalitesi olarak kullanılabileceği bilinmelidir.
Objective: Our purpose was to collect data that would allow differentiation of lesions arising from iliac wings that cause similar changes in this flat bone and surrounding muscle and soft tissues and to present them in conjunction with relevant cases. Material and Methods: 34 cases (23 men and 11 women, mean age: 38 years) with the diagnosis of iliac wing lesions with various histopathological diagnoses were included in this retrospective study. All cases underwent spiral or multidetector computerised tomography (CT) or magnetic resonance imaging (MRI) at 1.5 Tesla. Intravenous contrast enhancement has been used in 29 out of a total of 34 cases; gadolinium-based contrast agents (0.1 mmol/kg) have been used in 10 MRI scanning (0.1 mmol/kg) and non-ionic contrast agent (1-1.5 ml/kg) has been used in CT scanning. Only MRI scans were available in 11 patients, only CT images in 19 patients and both CT and MRI images in 4 cases. Imaging findings of the cases were evaluated together with the review of published literature on histopathologic features of the lesions and findings that could provide a clue in differential diagnosis of iliac wing masses were recorded for each patient. Results: Data for each lesion group and features of the cases were tabulated. Discriminative features were summarised in a separate table. Conclusion: In patients with iliac wing lesions, history of a primary tumour or presence of an additional lesion in lumbosacral axis or other components of iliac bone similar to the original lesion (diffuse or multiple) should suggest metastasis. Lytic lesions with regular margins and multiple septa should suggest giant cell tumor if they show heterogeneous contrast enhancement and should suggest aneurysmal bone cyst if they show haemorrhagic levelling. Specific features such as characteristic contrast enhancement (haemangioma), specific density (lipoma, cyst) and increased sclerosis (bone islands, sclerotic response to treatment of metastasis) would aid differential diagnosis of individual lesions. It must also be realised that scintigraphy can be used as an adjuvant imaging modality in other pathologies such as metastatic lesions, Paget’s disease and osteoid osteoma.

3.ANTIHYPERLIPIDEMIC AND PLEIOTROPIC BENEFITS OF WEEKLY USE OF ROSUVASTATIN IN PATIENTS WITH STATINRELATED ADVERSE EFFECTS
Mustafa Karatas, Hakan Terekeci, Ahmet Uslu, Yalcın Onem, Emrah Turunç, Cagatay Oktenli
Pages 400 - 408
Statine bağlı yan etki gelişen olgularda haftalık statin kullanılması ile ilgili literatür oldukça azdır. Amaç: Bu çalışmada statine bağlı yan etki gelişen olgularda haftada bir kez rosuvastatin kullanımının antihiperlipikemik ve pleotopik etkileri araştırılmıştır. Metod: Randomize kontrollü prospektif çalışmadır. GATA Haydarpaşa Eğitim Hastanesinde 2008-2009 tarihleri arasında yapılmıştır. Statine bağlı yan etki gelişen olgular alınmıştır. Rosuvastatin grubuna (22olgu) haftada 10 mg ilaç ,12 hafta süreyle verilmiş, kontrol grubuna (22 olgu) ilaç verilmemiştir. Çalışmanın başlangıcında ve 12. haftada lipid düzeyleri, ALT, CPK, P-selektin, ve ortalama platelet volumü E-selektin, hs- CRP ,TNF-? ve IL-6 plazma düzeyleri ölçülmüştür. Sonuçlar :Rosuvastatin ve kontrol grubunda yaş ortalamasında fark yoktur (50,4±17,7 vs 53.7±14.5). Cinsiyet dağılında fark yoktur. Rosuvastatin grubunda HDL-K artmış, LDL-K, TG azalmış, kontrol grubunda aterojenik dislipidemi gelişmiştir. Gruplarda tedavi öncesi ve sonrasında lipid parametrelerinda farklar anlamlı bulunmuştur (sırasıyla p:0.023, 0,015, 0,043). 12. haftada P-selektin düzeyi kontrol grubundan daha düşük bulunmuştur (p:0.035). Diğer plaetropik etkinlik parametrelerinde gruplar arasında fark yoktur. ALT ve CPK düzeyleri heriki grupta da gerilemiştir. Özet olarak aralıklı rosuvastatin kullanma ile lipid profili olumsuz yönde etkilenmemiş, tedavi ile erişilen düzey korunmuş, aynı zamanda ALT ve CPK yüksekliği normal sınırlara gerilemiştir. Ancak pleiotropik etkiler bakımından fayda sağlanmamıştır. Daha fazla olgu sayısı ile pleotropik etki konusunda daha açık bilgiler elde edilebilir.
There are limited data related antihyperlipidemic and pleiotropic benefits weekly use of statins in patients experiencing statin-related adverse effects. Objective:This study examined the antihyperlipidemic and pleiotropic effects of weekly use of rosuvastatin in patients with statin-related adverse effects. Methods: Patients experiencing statinrelated adverse effects were included in this randomized controlled prospective study undertaken between 2008 and 2009. Rosuvastatin patients (n=22) received 10 mg of rosuvastatin weekly for 12 weeks, while control group (n=22) received no treatment. The following laboratory parameters were assessed at baseline and at week 12, blood lipids, alanin aminotransferase, creatinin kinase, P-selectin; mean platelet volume; Eselectin; tumor necrosis factor-?, and plasma interleukin-6. Results: Rosuvastatin and control groups were similar with regard to mean age (50.4±17.7 vs. 53.7±14.5 y, respectively) and sex distribution. An increase in HDLC, and a decrease in LDL-C and triglyceride levels were observed in the rosuvastatin group, while atherogenic dyslipidemia developed in controls. A significant difference was found between the two groups with regard to change in blood lipids from baseline to study endpoint (p=0.023, 0.015, and 0.043, respectively). There were not found significant differences in pleiotropic efficacy parameters. Alanin aninotransferase and creatinin kinase levels were improved in both groups. Conclusion: Weekly use of rosuvastatin had beneficial effect impact on lipid profile and restored alanin aninotransferase and creatinin kinase levels to normal. However, no benefit with regard to pleiotropic effects was detected. Further studies with a larger sample size and long duration are needed to evaluate on pleiotropic effects.

4.ISOLATED VENOUS INFARCTION OF LEFT CAUDATE NUCLEUS DUE TO SUPERIOR SAGITTAL AND SINUS RECTUS THROMBOSIS
Umit Derundere
Pages 409 - 412
İki haftadır ciddi baş ağrısı ve bulantı şikayeti bulunan 49 yaşında bayan hastada tek taraflı kaudat nükleus venöz enfarktı tespit edilmesi nedeniyle bu olguyu sunmayı hedefledik. Konvansiyonel ve kontrastlı Manyetik Rezonans Görüntüleme (MRG) ve ardından yapılan Manyetik Rezonans Venografi (MRV) ile sinüs rektus ve süperior sagittal sinüs trombozu saptandı. Diffüzyon ağırlıklı MRG ile hafif difüzyon kısıtlanması tespit edildi. Bizim bilgilerimize göre olgu; sinüs trombozuna bağlı kaudat nükleusun tek taraflı venöz enfarktı olması bakımından tek olgudur.
We herein describe a 49-year-old woman with a history of severe headache for two weeks and vomitting which in turn was approved to be secondary to unilateral venous caudate nucleus infarction. Conventional and contrast enhanced magnetic resonance imaging (MRI) sequences besides Magnetic Resonance Venography (MRV) confirmed the thrombosis of sinus rectus and superior sagittal sinuses. Diffusion-weighted MRI revealed mild restricted diffusion. To the best of our knowledge it is the first case of unilateral venous infarction of the caudate nucleus described in the literature.

LookUs & Online Makale