ISSN: 1307-279X
YEDITEPE MEDICAL JOURNAL - YMJ: 4 (15)
Volume: 4  Issue: 15 - 2010
1.EFFECTS OF DIALYSIS ON P DISPERSION AND P WAVE DURATIONS
Cuneyt Kocas, Kadriye Orta Kilickesmez, Ahmet Yildiz, Tevfik Gurmen
Pages 298 - 303
ÖZET Amaç: AF hemodiyaliz uygulanan son dönem böbrek yetmezliği (SDBY) hastalarında da sık karşılaşılan ve mortaliteyi arttıran bir hastalıktır. P dalga dispersiyonunun pek çok klinik tabloda AF’yi öngördüğü belirlenmiştir. Bu çalışmadaki amacımız hemodiyaliz uygulanan SDBY hastalarında hemodiyaliz sürecinin P dispersiyonuna ve P dalga sürelerine etkisini araştırmaktır. Gereç ve yöntemler: Çalışmaya 96 (46 erkek , 50 kadın ,ortalama yaş 50.56 ± 15.6 yıl ) hemodiyaliz hastasının hemodiyaliz öncesi ve sonrasında 12 derivasyonlu elektrokardiyografileri (EKG) çekilerek P maksimum, P minimum, P ortalama ve P dispersiyonu değerleri hesaplandı. Hemodiyaliz öncesi ve sonrası serum elektrolit seviyeleri belirlendi. Bulgular:Hemodiyaliz öncesi ve sonrasında çekilen EKG’lerden hesaplanan P dispersiyonunda belirgin bir değişiklik gözlenmedi ( 42.76±17.6, 43.88±17.31, p = 0.50). Benzer şekilde P maksimum (103.14±16.8 - 104.35±16.42, p=0.43) , P minimum (60.38±16.1 - 60.47±16.7, p =0.90 ) ve P ortalama (83.89±15.16-84.01±15.69, p =0.91) değerleri de hemodiyaliz öncesi ve sonrasında belirgin değişiklik göstermedi. Hemodiyaliz sürecinde potasyum ( 4.97±0.55 -3.41±0.46 p = 0.01) ve kalsiyum (8.71±0.85-8.54±0.74) seviyeleri beklendiği şekilde, istatistiksel olarak belirgin düşüş gösterdi. Sonuç: Sonuç olarak çalışmamız diyaliz sürecinin P dispersiyonu ve P dalga süreleri üzerinde belirgin bir etkisinin olmadığını gösterdi.
ABSTRACT Purpose: AF is also common among hemodialysis patients and is associated with high mortality. P wave dispersion have been shown to be a predictor of AF in several clinical conditions. The objective of our study was to determine the effects of dialysis on P wave dispersion and P wave durations among non diabetic patients with end-stage renal disease on chronic hemodialysis. Materials and methods: We studied P max , P min and P dispersion in 96 patients (46 men and 50 women, mean age 50.56 ± 15.6 ) with chronic renal failure undergoing hemodialysis. P dispersion was calculated as difference between maximum and minumum p wave duration. Twelve-lead ECGs were recorded at the beginning and at the end of each session. Ionic parameters checked during the study. Results: P dispersion did not show any significant change ( 42.76±17.6 vs 43.88±17.31, p = 0.50). Likewise P dispersion , P maximum (103.14±16.8 vs 104.35±16.42 , p=0.43) , P minimum ( 60.38±16.1 vs 60.47±16.7 ,p =0.90 ) and P mean (83.89±15.16 vs 84.01±15.69 , p =0.91) did not show any significant difference before and after dialysis. Potassium (4.97±0.55 vs 3.41±0.46 p = 0.01) and calcium (8.71±0.85 vs 8.54±0.74) levels decreased significantly during dialysis session. Conclusion: According to our findings dialysis process does not cause significant increase in P dispersion and P wave duration.

2.ACUTE MYOCARDIAL INFARCTION AFTER THE USE OF AMOXICILLIN/CLAVULANI C ACID: TYPE I KOUNIS SYNDROME
Kadriye Orta Kilickesmez, Okay Abaci, Omer Ezzat, Ugur Coskun, Serdar Kucukoglu
Pages 304 - 308
Kounis ve Zavras 1991 yılında, klasik anjina ve miyokard enfarktüsünün klinik, elektrokardiografik ve laboratuar bulgularını içeren alerjik myokard enfarktüsüne ilerleyebilen, alerjik anjina sendromunu tanımladılar. Bu olgu sunumunda grip benzeri semptomlar sonrasında amoksisilin/klavulanik asit tedavisi alan bir hastada ST elevasyonlu akut koroner sendrom gelişimi tartışılmıştır. Diğer etyolojik nedenler dışlanmıştır.
In 1991, Kounis and Zavras described the syndrome of allergic angina that can progress to allergic myocardial infarction accompanied by the clinical manifestation, laboratory and electrocardiographic findings of classic angina and myocardial infarction. This report discusses a patient who recieved amoxicillin/clavulanic acid treatment for a flu-like ilness after which he started to develop manifestation of ACS with ST elevation. All other etiologies were appropriately ruled out.

3.LASER TREATMENT OF VARICOSE VEINS
Mehmet Umit Ergenoglu, Ferdi Menda, Halit Yerebakan, Ergun Demirsoy
Pages 309 - 316
Venöz yetersizlik, vasküler cerrahi uygulamasında en sık karşılaşılan hastalıklardan birisidir. Vena Safena Magna yetersizliği variköz venlerin en sık nedenidir. 10 yıl öncesine kadar, safen ven yetersizliğinin tedavisinde yüksek ligasyon ve stripping en fazla kullanılan yöntem idi. Ancak, işlem sonrası yüksek oranda gözlenen rahatsızlık ve morarma, erken işe ve günlük aktivitelere dönme isteği endovenöz ablasyon tekniklerinin gelişmesine neden oldu. Buna bağlı olarak, endovenöz lazer tedavisi variköz venlerin tedavisinde hızla standart tedavide yerini aldı.
Venous insufficiency is one of the most common disorders seen in a vascular surgical practice. Incompetence of the Vena Saphena Magna is the most common cause of varicose veins. Until the past decade, truncal saphenous vein incompetence was most commonly treated with high ligation and stripping. Postoperatively patients often have significant discomfort and bruising, a desire to offer patients who have varicose veins a less painful treatment alternative to stripping, with a faster return to work and normal activities, led to development of endovenous thermal ablation techniques. Endovenous laser treatment is rapidly becoming a standard care in the treatment of varicose veins.

4.STERILE SUBCUTANEOUS ABSCESS AS AN UNUSUAL COMPLICATION OF ULCERATIVE COLITIS IN CHILDHOOD
Ahmet Ozen, Hülya Ercan Sarıçoban, Hande Özgün Karatepe, Mustafa Berber, Benal Büyükgebiz
Pages 317 - 321
Ülseratif Kolit (ÜK), inflamatuvar barsak hastalığının (IBH) otoimmün etiyolojiye dayanan klinik şeklidir. ÜK ve aseptik subkutanöz absenin beraber olması genellikle erişkin hastalarda ve küçük olgu serilerinde bildirilmiştir. Çocuklarda çok az olgu bildirimi vardır. Burada on beş yaşında ÜK ile birlikte aseptik subkutanöz abse ve artriti olan bir olgu sunulmakta ve bu olgu aracılığı ile bu konu tartışılmaktadır.
Ulcerative colitis (UC) is a clinical form of inflammatory bowel disease (IBD) presumed to have an autoimmune etiology. The coexistence of UC and aseptic subcutaneous abscess has been extremely rare and almost all are adult case reports or small series and very few pediatric cases have been reported. We describe a 15-year-old girl with UC complicated with concomitant aseptic subcutaneous abscess and arthritis. We review and discuss the subcutaneous sterile abscesses associated with UC.

LookUs & Online Makale